TAKTİK STRATEJİ SAĞ TASFİYECİ ZÜBÜK KLİK

Yazan: Xemet Adır

Evet, düşman güçlüdür ve saldırdığında geri çekilmek, güçleri korumak gerekmektedir. Aksi durumda düşman ezer geçer. Düşmanın zayıf alanları bulunup buralardan darbelenmelidir. Demokratik alan imkânları olsun ya da olmasın, çok güçlü illegal ve silahlı güçler oluşturulmalıdır. Bu yapılmıyorsa orada bir sorun vardır. Mücadele, savaş bir yıkım meselesi olarak ele alınmıyordur. Aksine, taktiksel bir yaklaşım olmadan sadece legal alan ve barışçıl yöntemler üzerine örgütleniliyorsa, herkesin bahsettiği tasfiyeci rüzgârın kaynağı burasıdır.

MLM partiler taktiksel yaklaşımları basamak olarak değerlendirip stratejik hedeflere yürümelidirler. Savaş, siyasetin silahlarla yürütülme ve yoğunlaşmış biçimidir. Silahlı mücadele esastır; diğer mücadele biçimleri talidir. İllegal mücadele esastır; diğer mücadele biçimleri talidir. Her ne kadar bu yaklaşımı uzun yıllardır kimse sıkça dillendirmediyse de gerçeklik olarak stratejik önemini ve yerini korumaktadır.

İllegal mücadele de stratejik önemini ve yerini korumaktadır. Komünist partisinin kadrolarının esası, illegal ve savaş kabiliyetleri ile donanmış olmalıdır. Önderlik ise mücadele alanlarındaki kadrolara askerî, politik, örgütsel, ideolojik önderlik yapabilme kapasitesinde olmalıdır. Sosyalizm mücadelesi bir fikir mücadelesi değildir. Var olan kapitalist devletleri yıkma mücadelesidir. Buna bağlı olarak, taktik açıdan geri kapitalist-faşist Türk devleti çok güçlüdür. Savaş becerisi olmayan ve gücünün esasını saklayamayan, koruyamayan bir parti paramparça edilir.

Demokratik alan her ne kadar örgütlenme açısından olanaklar sunsa da faşist devlete saldırılar için olanak sunmaktadır. Bunun içindir ki parti kadroları legal alanlarda konumlandırılamaz. Kadroları bu alanda konumlandırmak, “alın, istediğiniz zaman darbeler indirin” demektir. Legal alanda mücadelenin nasıl yürütüleceği taktiksel meseledir ve hangi süreçte, ne oranda bu alanda yoğunlaşılacağı çokça önemli bir taktik konudur. Eğer ki faşist devlet demokratik alanları sınırlamışsa ve bütün demokratik güçlere saldırıyorsa, bu alanda geniş faaliyet yürütmek tam manasıyla, katıksız ve özünde sağcılık olan sol tasfiyeci çizgidir.

Evet, düşman güçlüdür ve saldırdığında geri çekilmek, güçleri korumak gerekmektedir. Aksi durumda düşman ezer geçer. Düşmanın zayıf alanları bulunup buralardan darbelenmelidir. Demokratik alan imkânları olsun ya da olmasın, çok güçlü illegal ve silahlı güçler oluşturulmalıdır. Bu yapılmıyorsa orada bir sorun vardır. Mücadele, savaş bir yıkım meselesi olarak ele alınmıyordur. Aksine, taktiksel bir yaklaşım olmadan sadece legal alan ve barışçıl yöntemler üzerine örgütleniliyorsa, herkesin bahsettiği tasfiyeci rüzgârın kaynağı burasıdır. Sadece legal alana yoğunlaşmış ve illegal silahlı alanda ise birkaç kişiyi vitrin amaçlı örgütlenme pratiği devrimci değildir; tasfiyecidir, legalisttir, reformisttir. İktidar mücadelesi bu biçimiyle verilemez. Bu yaklaşımla reform mücadelesi dahi verilemez.

Taktiksel Derinlik ve Tehlikeler

Sınıf mücadelesi geliştikçe daha da büyüyecek bir savaştır ve bu savaşı savaş kurmayları yönetebilir. Savaş, taktiklerle ilerler ve bu taktiksel meseleler, egemenlerin faşist iktidarın dönemsel taktiksel yaklaşımlarıyla da bire bir alakalıdır. Gerici iktidar liberal bir süreç izlediğinde legal alanın imkânlarından yararlanılmalıdır. Bu, “legal alana parti kadrolarını doldur, düşmana saldırıya açık hâle getir” demek değildir. Legal alanın önemi tamamen taktiktir. Bu, savaşın doğası gereğidir ve illegal-silahlı komünist partilerin çıkış nedenidir. Savaştığın bir gücün karşısına kadrolarını ve militanlarını savunmasızca açık alana dizmek, taktik yenilgiye davetiye çıkartmaktır. Legal alanda çalışma koşullarının olması durumunda dahi, parti kadroları-militanları esas olarak illegal olmalıdırlar. Çünkü legal alan çalışmaları, iktidar tarafından istendiğinde daraltılabilir. Zaten günümüzde demokratik alanda dahi çalışma yapma koşulları sınırlıdır. Faşist iktidar; aydın, sanatçı, seküler ve gazeteciler de dâhil olmak üzere herkese saldırmakta, tutuklamaktadır. 2015’ten günümüze olan süreçte, ülkede demokratik alanlarda yaygın faaliyet yürütmenin koşulları kalmamıştır.

Taktik olarak dar ve sınırlı legal alan çalışmalarının dışındaki yönelimler yanlıştır. Var olan güçler illegal alanda konumlanmalıydı! Ancak legal alan çalışmaları, taktik yaklaşımlardan kopuk ele alınmaktadır. Legal alan faaliyeti, faşizm koşullarıyla alakalı olarak kendiliğinden daralmaktadır. Taktik bir plan ve yaklaşımdan kopuk legal alan yaklaşımı başarısız olacaktır. Legal alanda ısrar, özünde sağ tasfiyeciliktir.

Savaş ve buna bağlı taktiksel ve stratejik yaklaşımlardan kaçmak, o malum dile pelesenk olmuş tasfiyeciliğin ta kendisidir.

Legalizm Sapması ve Reformist Çıkmaz

Legal alana karşı taktiksel siyasetler yürütmek bir yana, sağ tasfiyeci oportünist önderlik anlayışı iktidarın toplumsal muhalefete azgınca saldırdığı bir süreçte legal alana tutunmakta ve illegal alan ile silahlı mücadeleyi örgütlememektedir. Savaşa, barış zamanlarında hazırlanılmalıdır. Liberal dönemlerdeki demokratik alan çalışmaları, ileride yürütülecek savaş sürecinin hazırlıkları olmalıdır. Sadece legal alan değil; diğer bütün alanlar için de bu geçerlidir.

Örneğin 2013 yılında PKK’nin devletle yapmış olduğu karşılıklı ateşkes iki yıl devam etti ve bir sürü gelişme potansiyeli de açığa çıkmıştı. Bu iki yıllık süreç sıçrama tahtası olarak kullanılıp legal-illegal bütün imkânlar geliştirilebilirdi; ancak sağ tasfiyeci çizgi, legalist reformist rüyalar ile meşgul olmuştur. Barışçıl zamanlarda o zamanın atmosferinin büyüsüne kapılanlar, bırakın komünist olmayı, düzen içi muhalefet dahi yürütemezler; CHP’nin yaptığı muhalefetin de gerisine düşerler. Meclis konuşmalarına bakın, o ulusalcı olarak değerlendirilen HDP’nin çok çok gerisinde kalınmış; hatta onları bile geriletme eğilimi içerisine girilmiştir.

Emperyalizmin günümüzde yürüttüğü vekâlet ve direkt savaşlar yüz binlerce insanın ölümüne ne yazık ki neden olmaktadır. Ancak bizim dışımızda yaşanan bir olgu olarak değil, yanı başımızda bir savaş başladığında bu durum, devrimcilerin ve komünistlerin gelişebileceği bir zemin de yaratır. Suriye savaşı buna bir örnektir; ancak “yaman devrimciler”, “keskin komünistler” bu fırsatları görmemiştir! Ülkede bağımsız ve güçlü perspektifleri olmayanlar, Türkiye’de bile bir savaş çıksa bir şey yapamazlar. O meşhur tasfiyecilik işte tam da budur. Kıyamet de kopsa, “biz şu savaşa bir önderlik yapalım” demeyeceklerin cirit attığı zübük kliğe taktik anlatmaya çalışıyoruz. Durum bu kadar kötüdür.

Taktik konusuna dönersek, mesele esneklik ve değişen koşullara uyum sağlama meselesidir. Fırsatları görüp, ona uygun politika ve taktiklerle güçlenip, gelişip stratejik hedeflere yürünmelidir!

Anti-Emperyalist Cephe Politikasızlığına Kısa Değini

Uluslararası alanda da anti-emperyalist cephe sorunu ortada duruyorken, yaprak kımıldamamaktayken bu taktiksizlik uzmanları hiçbir şey yapmamıştır. Uluslararası alanda mümkün olan ilerlemeler, basiretsizlikleri ile meşhur sağ oportünist tasfiyeci klik tarafından heba edilmiştir. Burada mesele, emperyalist savaşları dünya halkları nezdinde teşhir ederken teorik ve pratik olarak gelişmektir. Zübük klik mensuplarının adlarını ağızlarına almaktan çekindiği Cafer Cangöz ve yoldaşları, zamanında Irak savaşı sürecinde oluşturulan, onlarca partiden oluşan anti-emperyalist cephenin önderliğini yapmaktaydılar. O zamanlar bu taktiksizlik uzmanlarının bir kısmının durduğu yer, tam da bu devrimci gelişmelerin karşısındaydı. İdeoloji boşluk tanımaz denen şey böyle bir şey olmalı ki, karşısında duranların da içinde olduğu bu tasfiyeci çizgi günümüzde; taktiksiz, tepkisiz, refleksiz bir şekilde gelişmeleri seyretmektedir — belki de tam olarak buna bile tenezzül etmemektedirler!

2015 yılı sonrası burjuva iktidar, demokratik alanın bütün kazanımlarına saldırmaya başlamışken ve açıktan demokratik alanı askıya almışken, legal alanda ısrar eden yaklaşım esneklikten ve koşullara uyum sağlamaktan uzaktır. Hatta günümüze kadar bu alan dışındaki alanları örgütlemeyip bu alanda sıkışan yaklaşım, legalizm sevdasından başka bir şeyle açıklanamaz. Bir başka deyişle bu, silahlı mücadele ya da komünizm kaçkınlığıdır.

Hazırlıksızlık: Devrimci Zeminlerin Terk Edilişi

Legal alanda koşullar olmadığında ısrar edilirse, güçlerimiz düşman saldırılarına açık hâle gelir. Bu durumda yenilen operasyonlar gevşeme ve inançsızlığa neden olur. Lenin’in de tespit ettiği gibi, taktik darbe ve yenilgi süreçlerinde parti üyeleri dahi dönüp partiye küfretmeye başlar. Başarısızlıklar, tecrübe açısından gelişmenin dinamiğini taşısa da doğru ele alınmadığında karamsarlığı besler.

Sosyalizm kararlılığı olan partiler bu durumu tersine çevirebilir; ancak kararsızlık, legalist, sağ tasfiyeci eğilimlerin güçlü olması durumunda, tasfiyeci klikler bu durumu kendi kaçkınlıklarını ve eğilimlerini kılıflamak için kullanırlar. Hem silahlı mücadeleyi örgütlemezler hem de örgütleme çabası olanları engellerler; ayrıca yarattıkları başarısızlıkları kendilerini kılıflamak için kullanırlar. Yaşanan tam da budur. Başarısızlıklardan beslenirler. Devrimci dinamiklerin tasfiyesi yaşam kaynaklarıdır. Polis, psikolojik savaşla bile örgütlü gücün üzerinde oyun oynamaya başlar ve hatta legal alanda istediği fikirlerin galip gelmesini dahi sağlar. İstenmeyen ve tehlikeli fikir sahipleri zindanlara yollanır; diğer, zararsız görünen fikir sahipleri cirit atar. Böylelikle kadro ve partililerin bu alana konumlandırılması çok stratejik bir taktiksel hata olur ki, parti her türlü saldırıya açık hâle gelir. Bu, çok tehlikeli bir kumar olur.

Zaten biz legal alanı tartışırken kadro ve partililerin orada konumlanma meselesini düşünmedik bile; bu duruma göre ele almıyoruz meseleyi! Kısacası, 2015 sürecinden sonra legal alan imkânları daraldığı için var olan güçler illegal alana çekilmeliydi. Var mı böyle bir şey? Yok! Peki; barış, ateşkes sürecinde savaş hazırlığı yapıldı mı ya da illegal silahlı alanlarda hazırlıklar yapıldı mı? Hayır! “Kadrolarınız” savaş, strateji ve taktik meselelere vakıf mı? Hayır! Günümüze kadar devam eden, dozu ve şiddeti artan saldırıların karşısında şimdiye kadar illegal alan ve silahlı alan örgütlenmelerine yoğunlaşmak aklınıza geldi mi? Hayır!

Bekleniyor ki daha demokratik bir süreç olsun ve demokratik alan çalışmalarına devam edilsin. Tüm özlem, hasret budur. Gözünü legal alan bulamışlar, MLM’yi dogmatik olarak dahi sahiplenemezler. Söylemde silahlı mücadele, pratikte legal mücadele ile olmuyor bu işler. Yani bu kafa yapısı her döneme, her fırsata hazırlıksız yakalanmaya mahkûmdur. Ya da daha açık söylemek gerekirse; hazırlık dertleri yoktur. Hatta sınıf mücadelesini ciddiye alıp yürütmek isteyenleri de biçmede mahirdirler.

Bilinir ki savaşlar, devrimci gelişmelere zemin sunar. Emperyalist güçler, var olan savaşların yanı sıra gelecekteki savaşların planlama ve hazırlıklarını yapmaktadırlar. Diyelim ki önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İran savaşı çıktı! Var mı bir perspektifiniz, hazırlığınız? Yok! Bu savaşın fırsatlarından hem ulusal hem de uluslararası düzlemde yararlanıp güçlenmeyi düşünüyor musunuz? Hayır! Yarın böyle bir savaş çıksa, Avrupa’daki yaman savaş kurmayları sıcak evlerinde veya Akdeniz kıyılarındaki villalarında YouTube haber kanallarından meseleleri takip edip anlamaya çalışacaktır. Sonra da bir iki panelde “emperyalist vahşettir” vs. diyerek geçeceklerdir. Taktik, strateji? Bunlar zaten yok. Düşman, her türlü hazırlığını yaptığı savaşlara hazırlıksız yakalanmak başarısızlık getirecektir.

2. Paylaşım Savaşı öncesinde Mao, kadrolar yetiştirmeyle uğraştı ve akabinde savaş başladığında savaşın önemli bir aktörü hâline geldi. Bu hazırlık olmamış olsaydı, Çin muhtemelen ABD’nin yarı-sömürgesi olacaktı. Maoist hareket, son yıllarda komünist enternasyonal hareketi önemsememektedir. DEH dağılmış ve yeni bir oluşum yaratma konusunda bir çaba yoktur. Bu, MLM teori açısından son derece kötürüm bir durumdur. Komünist enternasyonal, devrimci teori açısından çok önemlidir ve bu alanı önemsememek, devrimci teoriyi önemsememektir. Devrimci teori olmadan, devrimci taktik ve stratejiler olmaz.

Yenilmekten korkan Nepal Komünist Partisi karşıtına dönüştü ve kaybetti. Mesele; Marksist teoriden uzaklaşma ve yanlış taktiklerle bu durumu derinleştirme sorunudur. O dönem iktidarı almış olsalardı, yenilme durumunda dahi dünya ve Nepal’de durum bambaşka olabilirdi. Yenilmemek için savaşmayanlar karşıtına dönüşürler. Ülkemizde de Maoistlerin yenilmemek için legal alanda ısrar etmesinin götüreceği yer karşı taraftır: reformizm, legalizmdir. Devrimin yolunu, taktik ve stratejilerini önemsemeyenler, devrimci enternasyonalin kurulmasını da önemsememektedirler.

Dünyanın bir yerlerinde temel sorun, bozkırları tutuşturacak kıvılcımı çakacak teorik yeterliliğin olmaması olabilir. Devrimci pratik olmadan, teori karşıtına dönüşmenin yoludur. Devrimci teori olmadan, devrimci strateji ve taktikler olmaz.

Scroll to Top