ENTERNASYONALİZM BİR FAALİYET DEĞİL KOMÜNİSTLERİN VARLIK ZEMİNİ VE HEDEFİDİR

Yazan: Abidin Demir

Kapitalist dünyanın krizleri derinleştikçe, emperyalist savaşlar birbirini kovalar, işgal haritaları yeniden çizilirken; bir kavram var ki neredeyse içi tamamen boşaltılmış durumda: Enternasyonalizm. Bugün bu kavram, birçok çevrede yalnızca “dayanışma faaliyetleri” yahut “ulusal hareketlere destek” gibi sınırlı ve tali başlıklarla ele alınıyor. Oysa enternasyonalizm; Marksist-Leninist-Maoist hareket için ne bir faaliyet alanıdır, ne de bir “duyarlılık” konusudur. Enternasyonalizm, dünya devriminin stratejik zemini; komünist partilerin ve sınıf savaşının evrensel karakterinin ilkesel ifadesidir. Ulusal çerçevelere hapsolmuş, kendi ülkesindeki sınıf mücadelesini başka halkların hareketine yedeklemeyi enternasyonalizm sanan anlayışlar, proletarya enternasyonalizmine değil, reformizmin ve milliyetçiliğin karanlık sularına hizmet etmektedir. 

 Marks ve Engels, daha 1848’de Komünist Manifesto’yu şu çağrıyla sonlandırmışlardı: “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!” Karl Marx & Friedrich Engels, Komünist Manifesto, 1848 

Bu çağrı, sadece bir dilek ya da duygusal bir birlik önerisi değildir. Bu, işçi sınıfının uluslararası tarihsel misyonunu ilan eden politik bir bildiridir. Dünya proletaryası; birbirinden kopuk, ulusal mücadeleler yürüten küçük odaklar değil, ortak düşmana karşı birleşmiş, tek bir tarihsel sınıf olarak düşünülmelidir. Enternasyonalizm, bu sınıfın politik ve örgütsel ifadesidir. 

Marx’ın Enternasyonal üzerine düşüncelerini ortaya koyduğu “Uluslararası İşçiler Derneği’nin Kuruluş Bildirgesi”nde şunları okuruz: 

“İşçilerin kurtuluşu kendi eserleri olmalıdır… İleri ülkelerdeki işçi sınıfının kurtuluş mücadelesi, geri ülkelerdeki işçilere örnek ve yardımcı olacaktır.” Karl Marx, Uluslararası İşçiler Derneği Kuruluş Bildirgesi, 1864 

Burada dikkat çekici olan şey, enternasyonalizmin bir tür “yardımlaşma” fikrinden çok daha fazlası olmasıdır. Enternasyonalizm, sınıfın kurtuluş mücadelesinin evrensel olması gerektiği düşüncesine dayanır. Bu nedenle de komünist partiler, yalnızca ulusal sınırlarda devrim hedefi gütmez; devrimin dünya çapında yayılması için stratejik görevler üstlenir. 

Lenin ise, özellikle emperyalist çağda enternasyonalizmi daha da keskinleştirmiş, oportünizme karşı savaşımlarıyla bu kavramı yeniden devrimci özüne kavuşturmuştur. 1916’da kaleme aldığı Sosyalizm ve Savaş başlıklı metninde şöyle der: 

“Enternasyonalizm demek, bir ülkenin işçilerinin yalnızca kendi burjuvazilerine karşı mücadele etmesi değil, diğer ülkelerdeki işçilerin burjuvazisine karşı da mücadele etmesini desteklemesidir.” V. I. Lenin, Sosyalizm ve Savaş, 1916 

Lenin’e göre enternasyonalizm, yalnızca entelektüel bir sempati değil, maddi-politik bir yükümlülüktür. Ve bu yükümlülük, nihai hedef olarak Dünya Komünist Partisi’nin inşasını gerektirir. Bu parti, her ülkedeki komünist partilerin eşgüdüm içinde hareket ettiği, dünya devriminin merkezi taktik ve stratejilerle yürütüldüğü enternasyonal bir savaş örgütü olacaktır. Üçüncü Enternasyonal’in kuruluşu da bu perspektifle olmuştur. Lenin, 1919’daki III. Enternasyonal programında şu sarsıcı sözleri yazar: 

“Burjuvazinin enternasyonalizmi vardır: Sermayenin enternasyonalizmi. Bizim de proletaryanın enternasyonalizmi vardır: Devrimin enternasyonalizmi. Bu iki enternasyonalizm ölümüne çatışma halindedir.” V. I. Lenin, III. Enternasyonal Programı, 1919 

Günümüzde bazı “komünist” iddiasında olan hareketler, enternasyonalizmi yalnızca belli ulusal hareketlerle “dayanışma” içerisinde olmakla sınırlamakta, hatta daha ileri giderek bu hareketlerin çizgisine entegre olmayı enternasyonal görev saymaktadır. Bu, açıkça Leninist çizgiden sapmadır. Lenin’in enternasyonalizmi, her ülkedeki bağımsız komünist partisinin devrim yürütmesini ve emperyalizme karşı eşgüdümlü bir savaş vermesini temel alır. Lenin, Ulusal Sorun ve Sömürgeler metninde net konuşur: 

“Ulusal hareketleri destekleriz, çünkü bu hareketler emperyalizme karşıdır; ama onları eleştirme hakkımızı saklı tutarız. Komünist, hiçbir zaman bir ulusal hareketin kuyruğuna takılamaz.” V. I. Lenin, Ulusal Sorun ve Sömürgeler Üzerine, 1920 

Rosa Luxemburg ise, enternasyonalizme getirdiği teorik derinlikle Lenin’in yolunu başka bir doğrultuda güçlendirmiştir. Luxemburg’a göre enternasyonalizm, yalnızca ortak mücadele değil, devrimci birliğin zorunlu koşuludur. Ulus-devletler çağının işçi sınıfına sunduğu sınırlar, enternasyonal devrimle aşılmak zorundadır. “Junius Broşürü”nde şöyle yazar: 

“Sosyalist hareketin vatanı yoktur. Proletarya için ulusal sınırlar, yalnızca burjuvazinin çıkarına hizmet eder. Devrim enternasyonalisttir ya da hiçtir.” Rosa Luxemburg, Junius Broşürü, 1915 

Luxemburg’un bu keskin sözü, bugün ulusal hareketlerle kurulan kuyrukçu ilişkilerin eleştirisinde büyük önem taşır. Sosyalist devrim, bir halk hareketinin müttefiki değildir; sosyalist devrim, işçi sınıfının kendi bağımsız devrimidir ve bu devrim enternasyonal bir kopuştur. Ne bir halk hareketine övgüyle enternasyonal olunabilir, ne de başka halkların mücadelesine yedeklenerek proletarya devrimi örgütlenebilir. Bu, sadece teoriyle değil, pratiğin bütün gerçekliğiyle de sabittir. 

Türkiye’de ise, bu çarpık yaklaşıma en güçlü eleştiriyi İbrahim Kaypakkaya getirmiştir. Kaypakkaya’nın enternasyonalizm anlayışı, bağımsız komünist çizgiyi ve her ülkenin proletaryasının devrimci partisini savunur. Kaypakkaya, TDKP’ye Eleştiri metninde şöyle yazar: 

“Bütün ülkelerin proletaryasının birliği ve dayanışması ancak ve ancak her ülkede proletaryanın bağımsız bir sınıf olarak davranmasıyla ve halk hareketi içinde kendi bağımsız bayrağını yükseltmesiyle mümkündür.” İbrahim Kaypakkaya, TDKP’ye Eleştiri 

Bu söz, bugünün enternasyonalizm adı altında milliyetçiliğe ve halkçı kuyrukçuluğa savrulmuş çevrelerine tokat gibi inmektedir. Enternasyonalizm, başka halkların rengine boyanmak değil, kendi halkına ve sınıfına Marksist bir bilinç taşımaktır. Ve bu bilinç, ancak dünya proletaryasının kolektif iradesiyle dünya komünist hareketini kurmakla mümkündür. 

Enternasyonalizm, ulusal bir mücadelenin gölgesine sığınarak değil; uluslararası devrimci çizginin ışığını taşımakla mümkündür. Komünist bir parti, enternasyonalizmi konferanslarda sunulan bildirilerle ya da başka halklara atılan methiyelerle değil, kendi ülkesinde yürüttüğü devrimci mücadeleyi dünya devriminin bir parçası olarak örgütleyerek gösterir. Enternasyonalizm budur: dünya komünist partisinin ilkesel zemini, her ülkede kurulan komünist partilerin ortak hedefi ve işçi sınıfının tek kurtuluş umududur. 

“Biz savaş istiyoruz: dünya devrimi savaşını. Barış istiyoruz: sömürüsüz, sınıfsız bir dünyanın barışını.” Rosa Luxemburg 

Bugün enternasyonalizmi faaliyete, duyarlılığa veya yalnızca sembolik desteğe indirgeyen her anlayış, işçi sınıfına ihaneti gizlemeye çalışan bir maskedir. O maske yırtıldığında, altından ya reformizm çıkar, ya kuyrukçuluk, ya da emperyalist dengelere yedeklenmiş bir küçük burjuva bilinç. 

Bu nedenle tekrar etmek gerekir: enternasyonalizm bir tercih değil, komünistlerin varlık zemini ve stratejik hedefidir. 

Scroll to Top