Yazan: Ozan Ünsal

Parti ruhu nedir?
Parti ruhu;
Yoldaşlarla aynı mevzilerde
Bıkmadan
Yorulmadan
Fedakârca savaşmaktır.
Parti ruhu
Sabırla
İnatla
Her alanda devrim için çaba harcamaktır.
Parti Ruhu
Kızsan da
Kırılsan da
Yoldaşlarına ve Partine sarılmaktır.
Parti ruhu;
Yoldaşlarınla geleceğe yürümektir.
Çelişki diyalektiğin temel yasalarından biridir. Hiçbir şey çelişkiden muzdarip değildir. Her şeyde olduğu gibi Komünistlerin birliği de çelişkili bir birlikteliktir. Burada çelişkinin niteliği önemlidir. Eğer çelişki örgütsel nitelikteyse bu çelişki Parti tüzüğüne göre çözülür. Yok eğer ideolojik-Politik bir çelişkiyse iki çizgi mücadelesi; doğru ile yanlışın çelişkisi temelinde ele alınıp örgütsel birlik korunur.
Bizdeki ayrılıkların ezici çoğunluğu örgütsel temele dayanıyor. Aslında Parti, kliklerin birliği üzerinden şekillendiği için isteyen klik, çıkarına ters düştüğünde kendi kliğini alıp kendini parti olarak ilan ediyor. Geri kalmış toplumlara has bu yöntem kuşkusuz Komünist bir tutum değildir. Yani Parti hukuku, Parti içi demokrasi gibi temel bilimsel yöntemler bir yana bırakılarak hemen ayrılık ilan edebiliyoruz. Hatta bu ayrılıkları ilan etmeden önce Parti içinde gizli klik çalışmaları yaparak alabildiğine komünist çizgiden uzaklaşıp KP’yi yıpratabiliyoruz. Ne yazık ki, klik faaliyetlerine alışık bazı kişilerde bu klikleri destekleyip güçlendirebiliyor.
Geçmişteki ayrılıklara baktığımızda; onun-bunun grubundan veya isim kullanılarak, ondan-bundan bahsedilerek ayrılıkların şekillendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu durum; bilimsel anlamda, ideolojik donanıma ulaşmış, komünist niteliği yakalamış bireyler açısından adeta akıl tutulmasıdır. Ancak bugüne kadar bu akıl tutulmasını bilimsel zeminde ele alıp sorgulayan bir önderliğimiz maalesef olmadı.
Azami hedef Komünizm veya asgari hedef Demokratik-Sosyalist devrime ulaşmanın temel ilkelerinden biri Birliktir. Birlik, toplumlar Komünizme ulaşıncaya kadar ve sonrasında da hep tarihin itici güçlerinin gündeminde olacaktır. Çelişki oldukça birlikte çözülmesi gereken bir sorun olarak gündemini koruyacaktır. Bireysel ve kliksel çıkarları bir yana bırakarak, soruna Proletaryanın ideolojik bilimsel zemininden tutunmak zorundayız.
Tarihsel materyalizm ve diyalektik bize net şeyler söylüyor; bireylerin ve kliklerin çıkarı değil, ezilen sınıfların, ötekileştirilen cinsel kimliklerin, azınlık inanç ve ulusların devrimci kazanımlarını ve de çıkarlarını işaret ediyor. Bu çerçeveden baktığımızda partimizde yaşanan ayrılıkların ne kadar gereksiz ve sonuçlarının ne kadar üzücü olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Birlik Parti tarihimizin hemen hemen her döneminde güncelliğini koruyan, üzerinde durulan ve yazılan bir konudur. Maoist hareket açısından gündemde olması olumludur. Çünkü bu gibi can alıcı meselelerin tartışılması Parti ve Parti tabanın ideolojik olarak donanması ve politize olması manasına geliyor.
Birlik, parçalara ayrılmış bir hareketi devrime doğru yönlendirmek ve Partiyi toparlayarak ileriye hazırlamak için büyük bir adımdır. Komünistlerin görevi Parti önderliğinde kitleleri devrime taşımaksa; önünde aktüel olarak duran bütün meseleleri ciddiyetle ve sabırla ele alarak, pratiğe geçirmelidir. Aynı zamanda devrimin nefes borularını açacak bu konuları dar grupçu, küçük burjuva kaygılardan uzak ele alınmalıdır.
Partimiz 1972’den bu yana defalarca bölünmüş ve yıllar geçtikçe devrimin ön mevzilerinden kopmuş ve marjinalleşmiştir. Muazzam bir kitleye ve tabana sahip olmasına rağmen bu duruma düşmesi önderliklerimizin düşünme tarzından, birlik sorunu ele alış zemininden kaynaklıdır. Tek bir grubun çabaları değerli ve önemlidir. Doğru siyasetin atom çekirdeği niteliğindeki bu siyaset, sabırla ele alınırsa, karşımızdakiler ne kadar ketum olurlarsa olsunlar neticede bir gün doğru yönde bir kırılma yaşayacaklar. Ancak bunun yanında bilimsel bir gerçeklikte var. O da Zaman geçtikçe devrimin gerçekleşmesinin gecikmesi ve bu süreçte ödenen bedellerin daha ağır ve fazla olmasıdır.
Birlik, Kaypakkaya geleneğinin sürekli gündeminde olmasına rağmen pratik olarak bir türlü gerçekleşmeyen bir meseledir. Komünistler açısından stratejik bir tema olmasına rağmen neden bir türlü olumlu yönde ele alınıp pozitif sonuçlanmıyor. Birazda bu yönden deşmek gerekiyor.
Sınıf Teorisi`nin birlik sorununu sürekli gündemde tutması, yazıp-çizmesi olumlu iken kimi dönem kibir budalalığına düşüp kendinden kopan yoldaşlarına yol gösterebiliyor. Parti Birliğini savunurken Parti içi Birliği ıskalaması bu kibir budalası kliğin en bilinen yöntemidir. Kurum içinde eleştirilere karşı sekter tutum alması, yoldaşlarıyla ideolojik-politik sorunlarını iki çizgi mücadelesi temelinde ele alarak Parti Birliğini korumak yerine ötekileştirmesi; Partimizin Komünist çizgisi değildir. Kendi içindeki farklı fikirlere tahammül edemeyen bu yoldaşlar, acaba diğer devrimci-Komünist Partilerle birliği sağlarsa ne kadar tahammüllü olacaklar?
Öte yandan 3. Kongre sonrası eleştiren yoldaşların kurum dışında kalmasından sonra Partizan’a katılın (ki 3. Kongre önderliği bu kongrede Partizan’a yönelik, hâlihazırda var olan birlik çağrısını ‘’sosyo ekonomik yapı, devrimin niteliği, Program vb.’’ konularında farklı düşündüklerini belirterek geri çekmişlerdi.) gibi bir çağrı yapması gayri ciddi bir tutumdu. Makyavelist siyaset böyledir; işine gelmedi mi yol gösterir, işine geldiğinde 3. Kongrede birlik kararını kaldırır. Sonra da dönüp böyle bir karar alınmamış gibi oportünistçe 4. Kongrede birlik çağrısı yapar. Üstelik 4. Kongrede bu karar alınırken Partizan’nın her iki kanadınınsa; sosyo-ekonomik yapı tahlili, İdeoloji, Program vs. gibi temel meselelerinde fikirleri değişmemişti.
Bu konu uzun zamandır Maoist hareketin gündemindedir. Önerme oldukça basittir: Komünistleri birleştiremeyen diğer devrimci hareketleri birleştiremez, diğer devrimci hareketleri birleştiremeyen halk kitlelerini birleştiremez, halk kitlelerini birleştiremeyende devrimi gerçekleştiremez. Birlik büyük bir davadır. Bunu doğru ideolojik zeminde ele almak, sürekli tartışmak ve yoldaşları örgütsel birliğe ikna etmek Komünistlerin temel görevlerinden biridir.
Maalesef birliğin kimi muhatapları da konuyu gündemlerine dahi almıyorlar. Fi tarihinde cevap verdik ve halen o cevabimiz geçerlidir deyip geçiştiriyorlar. 53 yılda üretim araçları gelişti, doğa değişti, nesiller değişti; bilim gelişti, teknoloji muazzam gelişti, buna bağlı olarak savaş teknolojisi değişti ama bir bu yoldaşlarımız değişmedi.
Kimisi de dogmatik siyaset zemininden kopamadıkları için birliği gündemlerine alsalar dahi doğru bir sonuca ulaştıramıyorlar. Bu yoldaşlarımız Kaypakkaya yoldaşın fikirlerini bilimsel zeminde geliştirmeyi önder yoldaşa ihanet, 72 çizgisini terk etmek olarak algılıyorlar. Doğrusu geçmişte Kaypakkaya geleneğinden gelen grupların meseleyi bilimsel zemininden kopararak böyle ele alması Parti tabanında da bu kaygıyı yaratmıştır. Dogma durumu yoldaşlarda dar kitlesini etrafında tutabilmek için ister istemez bu kısırdöngü siyasete sürüklüyor.
Kaypakkaya yoldaşın, askeri ve Devrim programını 1972’deki haliyle savunmak, onu bilimsel ve güncel zemine oturtmamak anti-bilimsel dogmatik tutumdur. Bu dogmatik savunu başta Kaypakkaya yoldaşa haksızlıktır ve ondan kopmaktır. Kaypakkaya yoldaşın; Kemalizm, Ulusal sorun, revizyonizm gibi belgeleri güncelliğini can alıcı bir biçimde korurken, öbür taraftan Sosyo-Ekonomik yapının tahlili, Devrimin yolu, savaş stratejisi gibi temel meselelerinde güncellenip geliştirilmesi gerekiyor.
Geçmişimize baktığımızda bu dar grupçu siyasi tutumlar beraberinde sürekli bölünmeleri ve daralmaları getirmiştir. Dogmatizmin kaderi budur.
Tarihin akışı karşısında hiçbir fikir, hiçbir güç baki değildir. Bu akış içerisinde ya değişir gelişirsin ya da yıkılır gidersin.
Kuşkusuz herkesin amacı Partiyi korumak, güçlendirmek ve ileriye taşımaktır. Hiç kimsenin niyeti bile isteye kurumunu geriletmek veya daraltmak değildir. Burada temel mesele bilimsel zeminden kopmamaktır. Aksi taktirde iyi niyette işe yaramaz. Ne kadar çaba harcarsak harcayalım istediğimiz sonuca ulaşamayız. Partiyi korumak istiyorsak doğru zeminde ilkesel birlik şarttır.