Yazan: Abidin Demir

Sisle kaplı bir yolda ilerleyen bir kervanı düşünelim. Yolcular, göz gözü görmeyen bir pusun içinde, kendilerini ileriye taşıyan bu yürüyüşün nereye varacağını bilmeksizin adım atıyor. Kervanın amacı, yolun sonundaki kurtuluşa ulaşmak, yani devrim. Ancak her kervan yolcusu, aynı iradeye, aynı inanca ve aynı dayanıklılığa sahip değildir. Bazıları yolu tamamlama kararlılığındayken, kimileri yalnızca güvenlik arayışındadır, bazıları ise yolda gördüğü ilk vahaya saplanıp kalmaya razıdır.
Birlik, devrimci mücadelede böyle bir kervandır. Ama her yolcunun varlığı, onun kervana aidiyetini garanti etmez. Yolun zorlukları arttıkça, bazıları kervanı geride bırakıp döner, bazıları en kısa yoldan hedefe ulaşmayı vaat eden sahte rehberlerin peşine düşer, bazıları ise yoldaşıyla omuz omuza vermek yerine, onun sırtındaki yükü kendi rahatlığı için hafifletmeye çalışır. Birlik, sadece yan yana yürümek değildir; aynı istikamete, aynı irade ve fedakârlıkla yürümektir.
Marksist-Leninist-Maoist teori, devrimci birliği sınıf mücadelesi perspektifinden ele alır. Birlik, her şeyden önce bir sınıfsal ve ideolojik zorunluluktur; salt iyi niyetle, dostlukla veya ortak geçmişle inşa edilmez. Lenin, “Birlikten söz ediyorsak, önce neyin birliğini savunduğumuzu açıklığa kavuşturmalıyız” derken, devrimci saflardaki ideolojik berraklığın önemini vurguluyordu. Mao Zedong ise “çelişki” ilkesini merkeze alarak, her birlik içindeki farklı eğilimleri, çelişkileri ve mücadele zorunluluğunu ortaya koymuştu.
Bugün de sorulması gereken soru şudur: Birlik, hangi temeller üzerine kurulduğunda devrimci olur, hangi koşullarda birliğin kendisi tasfiyeciliğin bir biçimi haline gelir?
Birlik adına ideolojik farklılıkları belirsizleştirmek, mücadeleyi yumuşatmak, devrimci ilkelerden ödün vermek, kervanı rotasından saptıran bir sis gibidir. Sis, yolun zorluğunu gizler ama ortadan kaldırmaz. Sis, sahte yollar çizer ama varılacak gerçek hedefi değiştirmez. Tarihte pek çok kez, “birlik” adına devrimci hareketlerin içi boşaltılmış, devrimci kitlelerin mücadelesi, reformizmin bataklığına çekilmiştir. Sovyetler’de Kruşçev’in revizyonizmi, Çin’de Deng Xiaoping’in kapitalist yolculuğu, Türkiye’de çeşitli sol hareketlerin sistemle barışma süreci hep “birlik” adı altında başlamış, ama devrim davasına ihanetle sonuçlanmıştır.
Gerçek birlik, sisin içinden doğru yolu bulabilme yeteneğidir. Yoldaşlık, sırf yan yana yürümek değil, aynı hedefe aynı azimle ilerlemektir. Tarihte sahte birlikler, reformizmin ve tasfiyeciliğin eliyle, devrimci hareketleri parçalamış ve burjuvaziye hizmet eder hale getirmiştir. Ancak Maoist çizgi, birliği sadece “yan yana durma” meselesi olarak değil, devrimci teori ve pratiğin doğru bir temelde buluşması olarak ele alır.
Bu yüzden, her “birlik” çağrısı devrimci değildir. Gerçek birlik, sis içinde bile yolunu bulan, sahte rehberleri ayıklayan, yolu terk edenlere teslim olmayanların birliğidir. Her kervanın bir yürüyüşü vardır, ama yalnızca doğru yolda yürüyenler devrime ulaşır.
Beton ve Kum: Birlik Hangi Temel Üzerine Kurulur?
Bir yapı inşa etmek isteyen biri, elindeki malzemelerin niteliğini bilmek zorundadır. Sağlam bir bina, beton ve demirle yükselir; çürük tahtalar ve gevşek tuğlalarla inşa edilen bir yapı, ilk fırtınada yıkılmaya mahkûmdur. Devrimci birlik de böyledir: Temeli sağlam olmayan bir birlik, en küçük sarsıntıda çatırdar, içindeki çelişkiler onu içten içe çürütür ve sonunda bir enkaza dönüşür.
Marksist-Leninist-Maoist teoriye göre devrimci birlik, yalnızca ortak bir düşmana karşı geçici bir ittifak değil, ideolojik sağlamlık üzerine kurulu bir savaş örgütlenmesidir. Lenin, parti disiplininin ve ideolojik birliğin önemini vurgularken, revizyonizmin ve sağcı tasfiyeciliğin hareketi nasıl içten içe kemirdiğini defalarca dile getirmiştir. Mao Zedong ise, devrimci örgütün içindeki çelişkilerin doğru çözümlenmemesi halinde birliğin içten çürüyebileceğini ve bu çürümüşlüğün burjuvazinin işine yarayacağını söylemiştir. Peki, birliği sağlam kılan temel unsurlar nelerdir?
İlk ve en önemli unsur ideolojik berraklıktır. Bir örgüt, pusulası net olmadığı sürece yolunu kaybetmeye mahkûmdur. Eğer birlik, devrimci teoriye değil de geçici çıkarlara, belirsiz ideolojik uzlaşmalara veya pragmatizme dayanıyorsa, bu birlik eninde sonunda parçalanacaktır. 20. Yüzyılın başlarında İkinci Enternasyonal’in çöküşü, tam da sebepten olmuştur: “Birlik” adı altında revizyonizme kapı açılmış, reformizme taviz verilmiş ve devrimci hareket burjuvazinin elinde bir oyuncağa dönüşmüştür.
İkinci unsur sınıf perspektifidir. Marksist bir birlik, ancak proletaryanın tarihsel çıkarlarını merkeze aldığında sağlamlaşabilir. Burjuvazinin, küçük burjuvazinin ve reformizmin etkisi altında şekillenen birlikler, en kritik anda ya devrimci mücadeleyi yarı yolda bırakmış ya da doğrudan karşı-devrim cephesine geçmiştir. Çin’de Mao’nun “iki çizgi mücadelesi” yöntemi, tam da bu nedenle hayatiydi: Parti içindeki burjuva eğilimleri temizlemeden, gerçek bir devrimci birlik kurulamazdı.
Üçüncü unsur pratik devrimciliktir. Birlik, sadece teorik bir mesele değildir; eylem içinde sınanır. Devrimci mücadelenin içinde yoğrulmayan, pratik içinde şekillenmeyen hiçbir birlik kalıcı olamaz. Türkiye’de sol hareketlerin geçmişine bakıldığında, pek çok grubun kâğıt üzerinde oluşturduğu “birlik”lerin, sahada ilk sınavda dağıldığını görmek mümkündür. Çünkü bu tür birlikler, gerçek mücadeleye değil, toplantı masalarındaki soyut uzlaşmalara dayanıyordu.
Buradan şu sonuca varabiliriz: Eğer birliği bir inşa süreci olarak görüyorsak, malzememiz ideolojik netlik, sınıf mücadelesine bağlılık ve pratik devrimcilik olmalıdır. Bu unsurlar olmadan kurulan her birlik, ancak kumdan kaleler gibidir: İlk dalga geldiğinde eriyip gider. Gerçek devrimciler, yalnızca sağlam malzemelerle inşa eder.
devamı edecek….